-
1 at
конь (м) ло́шадь (ж)* * *ло́шадь, конь тж. шахм.ata binmek — сади́ться на ло́шадь
at boynuna düşmek — припа́сть к ше́е ло́шади ( при быстрой езде)
attan inmek — спе́шиться
at koşturmak — гнать [во весь опо́р]
at kılı — ко́нский во́лос
at koşusu / yarışı — бега́, ска́чки
at takımı — ко́нская сбру́я
at uşağı — ко́нюх
arap atı — ара́бский скаку́н
binek at — верхова́я ло́шадь
cins at — поро́дистый конь
çalımlı at — а) ре́звый конь; б) конь с но́ровом
haşarı at — а) ди́кая / необъе́зженная ло́шадь; б) норови́стая ло́шадь
••attan inip eşeğe binmek — погов. променя́ть сапоги́ на ла́пти
atın ölümün arpadan olsun! — погов. помира́ть, так с му́зыкой
atlar tepeşir, arada eşekler ezilir — посл. паны́ деру́тся, а у хло́пцев чубы́ треща́т
at çalındıktan sonra ahırın kapısını kapamak — посл. предпринима́ть запозда́лые ме́ры; по́сле дра́ки кулака́ми не машу́т
atı alan Üsküdarı geçti — посл. ≈ сли́шком по́здно, моме́нт упу́щен
at binicisine göre eşinir — посл. ≈ конь зна́ет своего́ вса́дника; на чьи са́ни сади́шься, того́ и пе́сни поёшь
atlar nallanırken kurbağalar ayak uzatmaz — посл. когда́ кую́т коня́, лягу́шки ла́пы не протя́гивают (т. е. каждый должен знать своё место)
- atla arpayı dolaştırmakata et, ite ot vermek — погов. корми́ть коня́ мя́сом, соба́ку - траво́й (т. е. всё делать наоборот)
- at başı gitmek
- at başı beraber gitmek
- at gibi
- at hırsızı gibi
- at koşturacak kadar
- at nalı kadar
- at oynatmak -
2 boğaz
го́рло (с) го́рлышко (с)* * *1) го́рло, гло́ткаboğaza inmek — поража́ть го́рло ( о катаре)
boğaz olmak — боле́ть - о го́рле
2) го́рло, го́рлышкоşişenin boğazı — го́рлышко буты́лки
3) у́зкий го́рный прохо́д, дефиле́, горлови́на, уще́лье4) проли́в5) разг. едо́к, иждиве́нец6) еда́ и питьё, пропита́ниеboğazınız da bizden — а пита́ние за наш счёт
••- boğazından artırmak
- boğaz boğaza gelmek
- boğaznı çıkarmak
- boğaz derdi
- boğazını doyurmak
- boğazına durmak
- boğazında durmak
- boğazına düşkün
- boğazı işlemek
- boğazına kadar borca girmek
- boğaz kavgası
- boğazında kalmak
- boğazından kesmek
- boğazı kurumak
- boğaz ola!
- boğazına sarılmak
- boğaz tokluğuna çalışmak
- boğazını yırtmak
См. также в других словарях:
inmek — den, er 1) Yüksekten veya yukarıdan aşağıya doğru gelmek, çıkmak karşıtı 2) Bir taşıt veya binek hayvanından yere basmak Tramvayın ön tarafından hızla inerken, arkasından bir sesin bağırdığını gördü. P. Safa 3) Dağ, tepe vb. yüksek bir yerden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayrıntılara inmek — bir konuyu en küçük noktasına kadar inceleyip araştırmak Ne var ki genelleyici bakış açısı, bizi bazen yararlı ayrıntılara inmekten ister istemez alıkoyuyor. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıfıra inmek — 1) bitmek, tükenmek, yok olmak Zannedersem kocamın ziyaretçileri de sıfıra indi. Ö. Seyfettin 2) sp. futbol, hentbol vb. oyunlarda hücum oyuncusu rakip alanda bitiş çizgisine kadar gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
batmak — nsz, ar 1) Bir sıvının üstündeyken içine gömülmek Sonra hani bir gemimiz batmıştı. S. F. Abasıyanık 2) Dünyanın dönüşü dolayısıyla güneş, ay ve yıldız ufkun altına inmek Güneş renksiz bulutlar altında batıyordu. Ö. Seyfettin 3) İflas etmek 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğaz — is. 1) Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik, kursak Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir. Ö. Seyfettin 2) Şişe, güğüm vb. kaplarda ağza yakın dar bölüm Şişenin boğazı. Testinin boğazı. 3) İki dağ arasında dar … Çağatay Osmanlı Sözlük